2021 Yılında Neler Öğrendim?

Dr. Nadir Çomak

04 Ocak 2021 tarihinde Boğaziçi üniversitesine rektör olarak atanan Melih Bulu öğrencilerin uzun süre devam eden protestoları sonucunda görevinden alındı. Bu olayı izleyerek yöneticilerin liyakatli insanları atamasının, öğrencileri daha iyi anlamasının ve gençliğin değerini bilmesinin ne kadar önemli olduğunu fark ettim.

01 Mart 2021 tarihinde kontrollü serbestlik başladığında evlerimizde ne kadar bunaldığımızı ve özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu anladım.

20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi hakkında Resmî Gazetede yayınlanan kararname ile Türkiye bakımından fesih edilmesi kararı verildi. Bu durum bana kanunlar, yönetmelikler ve yönergeler hazırlanırken çok dikkatli olunması gerektiğini ve bazen takımların kendi kalesine attıkları golü çıkarmalarının ne kadar zor olduğunu gösterdi.

14 Nisan ve 29 Mayıs tarihleri arasında devam eden tam kapanma uygulamaları sayesinde temiz havanın ve doğal ortamda yürümenin ve nefes almanın ne kadar önemli olduğunu anladım.

28 Temmuz 12 Ağustos tarihleri arasında 49 ilde çıkan 299 orman yangınında Türkiye’nin ciğerleri dağlandı. Ormanlarımızın ne kadar değerli olduğunu ve iklim değişikliğine dur demek için aktif bir çevre gönüllüsü olmanın önemini fark ettim.

31 Temmuz 2021 tarihinde milli okçumuz Mete Gazoz ve milli boksörümüz Busenaz Sürmeli Tokyo’da olimpiyat şampiyonu oldu. Bu olay bilimin ışığında yapılan antrenman ve iyi bir takım çalışmasının ne kadar önemli olduğunu fark etmemi sağladı. Çocuklarımızı ve gençlerimizi keşfetmenin önemini anladım.

11 Ağustos’ta Bartın, Sinop ve Kastamonu’daki sel baskını ve heyelan olayları sonucunda 82 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin verdiği derin üzüntü ile, “akarsu, yatağını kimseye kaptırmaz” diye Çin atasözünün anlamını ve çarpık yapılaşmaya izin veren imar planlarının ne kadar hatalı olduğunu yeniden fark ettim.

19 Eylül 2021 tarihinde Türkiye Ampüte milli takımı dünya şampiyonu oldu. Bu olaydan engellerin kafalarda olduğu ve insanların önce zihinlerindeki bariyerleri kaldırması gerektiğinin[1] önemini fark ettim.

21 Eylül 2021 tarihinde başlayan Teknofest etkinliklerinde çocuklarımız ve gençlerimizin ne kadar yetenekli olduğunu, motive edildikleri ve güzel örnekler gördüklerinde yeni mucitlerin yetişmesinin mümkün olduğunu fark ettim.

06 Ekim 2021 tarihinde Türkiye Paris anlaşmasını imzalayarak iklim değişikliğine karşı aktif bir eylem planı içinde olmaya karar verdi. Bu olay ülkemizin iklim değişikliği konusunda harekete geçmekte ne kadar geç kaldığını daha iyi fark etmemi sağladı.

16 Kasım 2021 tarihinde hayatını kaybeden Sezai Karakoç’un sessiz ve vakur yaşantısından onurlu yaşamak gerektiğinin önemini tekrar anladım. 2021 yılında vefat eden Doğan Cüceloğlu’nun vefatı ile yıldız gibi yol gösteren bilge bir insanı kaybetmenin ne kadar büyük bir kayıp olduğunu fark ettim. 2021 yılında o kadar çok dost ve arkadaşımı kaybettim ki ölümün sıcaklığını her daim hissederek hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp yarın ölecekmiş gibi yaşamak gerektiğini derinden hissettim.

2021 yılında 50.000 kişiden fazla insanımızın koronavirüs (covid-19) nedeniyle hayatını kaybetmesinden çok üzüntü duydum ve dostlarımızı henüz yaşarken aramanın sormanın, ziyaret etmenin, onlara sarılmanın ve sevdiğimizi söylemek gerektiğinin önemini anladım.

01-21 Aralık 2021 tarihlerinde yaşadığımız dövizdeki dalgalanmalar karşısında güçlü bir ekonomiye sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu ve hayat şartlarının hiç de kolay olmadığını, 2001 krizini yaşamış bir kişi olarak üzülerek hatırladım.

2021 yılında online eğitimin önemini anlarken bir taraftan da uzaktan eğitimin çocuklarımızı gelişimsel açıdan ne kadar geri bıraktığını ve eğitimde açılan yaraların önümüzdeki 5 yılda bile zor kapanacak gibi göründüğünü ve daha fazla çalışmak gerektiğini anladım.

2021 yılında masa başında oturarak çalışmaktan ötürü hareketsiz kalmanın zararlarını yaşayarak gördüm ve sporun, egzersizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark ettim.

2021 yılında nefes almayı, yürümeyi, koşmayı, dostlarımın varlığının ne kadar önemli olduğunu derinden hissettim.

2021 yılında çevreyi, bitkileri, hayvanları, insanları, daha fazla sevmem gerektiğini öğrendim.

2021 yılında Winston Churchill’in başarıyı tarif ettiği,[2] “başarı, istekte azalma olmaksızın başarısızlıktan başarısızlığa koşma becerisidir” sözlerinden ilham alarak yılmadan, bıkmadan ve vazgeçmeden çalışmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendim.

2021 yılında yaşadıklarım ve öğrendiklerimden hareketle daha az hata yapmak için çalışacağım.

2022 yılında aileme, ülkeme ve insanlığa daha yararlı işler yapmam gerektiğine dair olan inancım arttı.


[1] “Zihindeki bariyerleri kaldırmak” sözü 24 Kitchen TV ekranlarında 21.12.2021 tarihinde, 17.00’da yayınlanan yemek programındaki aşçı Mehmet ustanın sözünden alınmıştır.

[2] Kayakçı Moli’nin Hayatı, Filminden alınmıştır, D’Smart TV, 20.12.2021 saat 23.00

YGA (2021) Zirvesinin Ardından

Dr. Nadir Çomak

İlk olarak geçen yıl takip ettiğim YGA zirvesini bu yıl da merakla bekledim ve ilgiyle izledim. Bu yıl zirvede önemli bir yenilik dikkatimi çekti. Bu yenilik, zirve takipçileri ve YGA gönüllülerinin zirveden önce Discord platformu üzerinden interaktif olarak etkileşime katılması oldu.

YGA (Young Guru Academy), 21 yıl önce Sinan Yaman tarafından kurulmuş bir organizasyon. Bugüne kadar istikrarlı bir şekilde büyüyerek 500 bin genç takipçiye ulaşma başarısını gösterdi. Bu başarı öyle küçümsenecek bir başarı değil. Türkiye’de gençleri bir araya getirip heyecan ve coşku verecek, atılımcı ve girişimci bireyler haline gelmelerine katkı sağlamak hiç de kolay bir iş değil.

YGA (2021) Zirvesinin açılış konuşmasını yapan kurucu onursal Başkan Sinan Yaman konuşmasına Guspet, isimli bir bilim insanının şu sözüne atıf yaparak başladı, “dünyanın derdi iklim krizi ya da çevre kirliliği değil, umursamazlık ve bencillik.” Konunun etik yönüne dikkati çeken bu söz benim zihnimde de şimşekler çakmasına sebep oldu. Peter Senge’nin 5 Disiplin kitabında vurguladığı gibi çarkları döndüren asıl kuvvetin ne olduğunu akla getiren bu tespit bence zirvenin anlam ve önemine yakışan bir tespit oldu. Yaman bilim ve teknolojiyi bir kaldıraca benzeterek bu kaldıracı kullanmanın öneminden bahsetti. Fakat aynı zamanda da gençlere şu önemli tavsiyede bulundu. “Çapanızı insanlar gibi geçici şeylere değil değerlere atın” dedikten sonra, Yunus Emre’nin “derdim vardır inilerim” şiirine bir link attı. YGA’lı gençlerin kısa zamanda bestelediği bu dörtlüğü dinletti. Yani önemli olan şeyin dert sahibi insan olmak olduğunu belirterek umursayan, dert edinen ve bencillik yapmayan bir gençlik özlemine atıf yaptı. Türkiye’nin 13 Görme Engelli okulda her hafta 2 saat seans yaptıklarından ve görme engelli öğrencilerle ürettikleri projeleri anlattı. YGA’yı tanımlarken, “%10 katılımcısı görme engelli olan bir kuruluş,” ifadesini kullanması oldukça etkileyiciydi. Çünkü engelleriler konusunda farkındalık geliştirmiş bir sivil toplum anlayışının yansımasını anlatıyordu. Öz geleceğine bakılarak seçilen üyelerin, bencillikte bensizliğe ulaşması yolculuğundan bahsetti. Görme engelliler için tasarlanan We Walk 50’den fazla ülkeye giden bir teknoloji, dedikten sonra, “çapayı nereye attığımız çok önemli” diyerek, bulanık suların olduğu zamanlarda tutunacak değerlerin önemini vurguladı. Türkiye’de MEB ile anlaşma yaparak binlerce okula gönderdikleri Bilim Setlerinden bahsetti. YGA’nın ortak değerinin Yunus, olduğunu belirterek, bu zirvenin 2721 yılında da yapılacağını çünkü kökleri 700 yıl geriye giden bir geleneğin temsilcisi bir hareket olduğunu belirtti.

Bu arada Aziz Sancar’ın vidosu vizyona girdi ve Sancar dedi ki “bizim çocuklara güven vermemiz lazım. Ülkemize hizmet etmek için illa Robert Kolejinden mezun olmaya gerek yok, Savur Lisesinden, mezun olup insanlığa ve ülkemize hizmet etmek mümkün. Bunun için gençlere güven vermeliyiz.” Yaman, güven vermek için gençler çapayı Yunus Emre gibi değerlere atmış ise başarılı olabilir, birlikte insanlığa faydalı bir ilke imza atmak için, “egosu küçük kalbi büyük insanlar yetiştirilmesi lazım,” dedi. Yunus’un bestelenen şu şiirini katılımcılara dinleterek ve aklı ve kalbi büyüten hayalleri güçlendiren bir organizasyon vurgusu yaptı.

Suyum alçaktan çekerim

Dönüp yükseğe dökerim

Görün ben neler çekerim

Derdim vardır, inilerim

Zirvede bir söyleşi ve bir güzel de müzik dinletisi sunan Fazıl Say gençlere önemli tavsiyelerde bulundu, “işinizi sevin, işinize âşık olun, her konserde ilk defa sahneye çıkar gibi heyecan duyuyorum, ben bir yeteneğin kiracısıyım, aileler yetenekleri keşfedip destek olmalı, usta ve çıraklar gelişimde çok önemli, hocalarım bana ailemden daha çok destek oldu,” dedi. Buradan çıkarılacak ders, ailelerin çocuklarını keşfetmek için daha fazla çabalaması gerektiğinin anlaşılmasıdır.

Say, “1000 saat kötü çalışacağıma 1 saat iyi çalışırım daha iyi, iyi donanım neyin doğru ve yanlış olduğunu bilmek için önemlidir. Hayaller Yolun yarısıdır, hayallerinizin peşinden gidin” tavsiyesinde bulundu. Dünya’yı dolaştığı halde Anadolu’dan kopmadığını ifade ederek, Anadolu kültürüne bağlılığa vurgu yaptı. “Ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Almanya’ya 17 yaşında gittim, daha sonra New York’a yerleştim. Kızım New York da dünyaya geldi. Oralarda küçük kasaba ve şehirlerde de konserler verildiğini gördüm ve “neden sanatımı borçlu olduğum Anadolu da yapmıyorum.” Diye düşünerek Anadolu’nun farklı illerinde konserler verdiğinden bahsetti. “Biz sanatçılar olarak Türk kültüründen besleniyoruz, ülkemize borcumuz var. Aşık Veysel, Nazım, Yunus Emre benim besteciliğimi besliyor” sözleriyle hem bir vefa hem de bir kadirşinaslık örneği sergileyerek gençlere vatanımıza hizmet etmek için ilham verdi. “Avrupa sanatta 2. Bir Rönesans’a ihtiyaç duyuyor. Türkler kendi DNA’larından yola çıkarsa yolumuz çok açık. Turnelere gitmek için İstanbul’da yaşamakla Avrupa da yaşamak arasında fark yok. Kendi kültüründen beslenmek içsel bir zenginlik, bütün maddi karlardan daha önemli olan bu. Sanatsız yaşayamam ve bunun için kültürümden beslenmem çok önemli” dedi. Yunus’a bağlılığını çarpıcı bir örnekle anlatan Say, “beni Yunus’a en çok bağlayan, Cemal Süreyya Yunus, Türkçenin süt dişleriyle ilk şiirlerini yazdı. Bir dilde yazılan ilk ve kalıcı şiirler, 700 yıl kalıcı olan şiirlerdi. Bunlar dervişler. Abdallar, adanmışlar, bütün şiirlerinde kendini feda edercesine sevgi ve Tanrı aşkı var. Doğu ve batı sevgi, saygı ve mütevazilik önemli bir yol gösterici” diyerek, değerlerin önemine çapa attı. Bu tavrıyla gençlere önemli bir ilham kaynağı oldu. “Bencillikle sanat olmaz, 100 bestem var fakat aslında hiçbir şey yapmadım ve her gün 101. Bestemi yapmak için yeniden başlıyorum. Her gün daha iyisi için çalışıyorum” diyerek çalışmanın önemine işaret etti.

Google Maps” kurucusu Lars Rasmussen,  YGA’lı gençlerle ilham veren girişimcilik hikayesini paylaştı. Girişimci olmak için iyi bir akademik arka planın önemine dikkat çekti. Bununla birlikte heyecan ve motivasyonun bir girişim kurmak için gerekli olduğunu ifade etti. Sıfırı tüketim çok güç durumda kaldıktan sonra harita projeleri yapan şirketilerini Google’a satarak Google Maps’i kurma hikayelerini anlattı. Gençlere azim, sebat, vazgeçmemenin sorunları çözmek ve girişimci olmak için çok önemli olduğu vurgusunu yaparken, “hazır değilseniz girişimcilik için acele etmeyin, birisinin takımına ortak olarak girerek tecrübe kazanabilirsiniz” dedi.

Kaan Terzioğlu (Group Chief Executive Officer of VEON Group), gençlere yararlı olacak tavsiyerde bulundu. Bu tavsiyerden en unutulmayacak olanları, “engel, sıkıntı lügattan silinmeli, risk almaktan çekinmeden çalışmalı,” sözleriydi. Hayata olumlu bakmanın ve en zor şartlarda yapılacak en zor işin insanın kendisini motive etmesi olduğuna vurgu yapan Terzioğlu hayata pozitip bakmanın ve olumlu düşünme stratejilerinin rolüne dikkat çekti. Pandemi döneminin olumsuzluklarına değil olumlu yönüne bakarak, “pandemi 10 yılda yapılamayanı 2 yılda hayata geçirdi. Teknoloji hayatın merkezine oturdu. Bunun faydalarını gelecek 10 yılda daha fazla göreceğiz ve bu olumsuz deneyim faydalı hale gelecek,” diyerek gençlere cesaret verdi.

Terzioğlu, “Engel, sıkıntı, ucuz, bedava kelimelerini lugatimizden çıkarmamız gerekir. Her şeye fırsat olarak bakmak gerek. Erken kalkın ilk bilgiye ulaşan siz olursunuz,” sözleriyle olumlu düşünmenin ve çok çalışmanın önemine vurgu yaptı. Aynı zamanda iklim krizi hakkında da önemli tavsiyelerde bulunan Terzioğlu, “iklim koruma çalışmaları ve kirletmemek çok önemli, fiziksel dünya kadar dijital dünyanın da bir iklim krizi olduğunu düşünüp orayı da temiz tutmalıyız. Dijital dünyayı da korumak için çalışmalıyız,” sözleriyle yine olaylara farklı bir açıdan bakara 360 derece düşünme tekniklerine bir örnek sundu.

Derya Matraş (Vice President Middle East, Africa and Turkey for Facebook), “gençlere en büyük tavsiyem, öğrenmeyi öğrenmeleri diyerek, 10 sene sonra ne tarz teknolojiler kullanacağını bilmediğimiz için yeni teknolojileri öğrenellim ve kendimizi geliştirmeyi sürdürelim,” diyerek öğrenmenin ve gelişmenin önemine dikkat çekti.

Zirvenin birinci gününü en dikkat çekici konu ve konuklarından birisi Mehmet Toner (Harward Medical Scholl) ve Gökhan Hotamışlıgil (Harvard&Sabri Ülker Bilimsel Araştırma Laboratuvarı), arasındaki söyleşi oldu.

Toner YGA’nın 21 yıllık geçmişine atıfta bulunarak, “gençler bugün atılımcı ve girişimci olmak istiyor fakat 20 yıl önce mühendis olmak istiyorlardı,” diyerek bu değişimin çok önemli olduğuna işaret etti ve olmayanı yaratmanın, ilki yaratmanın, gençlere önemli ufuklar açacağına dikkat çekti. Toner gençlere bir soru sordu, “karanlıkta yolunu bulmasını bilen insanlar hangi vasıflara sahip olmalıdır?” Bu vasıflardan en önemlisinin “Sezgi, (intuition),” olduğuna dikkat çekerek, düşünmeden düşünmenin gücüne sezgi denir,” diyerek, ABD’de büyük şirketlerin % 70 den fazlası ilklere imza atan şirketler tarafından kurulmuştur, Moderna, Apple, Tesla, zamanında küçük şirketlerdi, dedikten sonra, Dünyayı değiştirecek döneme gençler sayesinde geçeceğiz, “görevimiz geleceği tahmin etmek değil geleceği yaratmaktır,” sözleriyle gençlere gerçekten büyük bir ufuk çizdi. Toner, “Kroto 1967 yılında jeodezik kubbenin yapısından karbon 60 yapısına çağrışım yaparak sezgisi sayesinde 1976 nobel ödülünü aldı, Ronaldo’yu onu bir gün alıp sahaya götürüyorlar. Zifiri karanlık bir akşamda, köşe atışı yapıyorlar her seferinde topu gol yapıyor. Düşünmeden  ve yalnızca sezgisi ile hissederek. Sezgi zekanın en yüksek kademesidir, sonradan kazanılır, çok çalışarak kazanılır. Sürekli olarak hata yapmalısınız. Hata yapmak kadar güzel bir şey yok, hiç hata yapmayan insan hiç bir şey yapmayan insandır. Dünya eğitim sitemi hatayı cezalandıran bir eğitim sistemi. Hatayla arkadaş olun. Hatayla birlikte yaşamayı öğrenin. Hatayla barışık olun. 6 YGA’lı genç bilim seti hazırladı, ne işe yarar, gelişimci, girişimci, gelişimci, atılımcı insanlar yetiştireceğiz. Görmeyenlerin gözü projesini yapan gençler Denizli de. Zonguldak’tan Burçin ve Mehmet, güneş enerjisiyle dönen ev yapıyorlar. Bu gelişmeleri bilim setlerinin yardımıyla yapıyorlar. İdil ve Tulay Adana’dan “hayata yol ver” diye bir proje yapıyorlar, hastaneye gidemeyen ambulanslar için, risk alıyor, atılım yapıyor, sezgilerini kullanıyorlar ve ayakları yerden yükselmeye başlıyor. Bugün % 90  YGA’lı genç atılımcı olmak istiyor. İki kanatlı gençler kalp ve beynini kullanan gençler olmak istiyorlar.” Dedikten sonra, “ilklere imza atacaksınız, bunu yaparken iki kanatlı olmanızı iyi ve doğru düşünerek yapmanızı istiyoruz. Düşüp kalkın ve bunu başarmayı öğrenin,” tavsiyesinde bulundu. “senenin her yıl beklediğim en güzel günü bu konuşmayı yapacağım gündür” dedikten sonra gençlere, “sizi seven insanlar sizin risk almanzı istemeyen koruyucu insanlardır, fakat siz risk almaktan korkmayın” dedi.

Gökhan Hotamışlıgil, Refik Anadol ile birlikte büyük bir ortaklık kurduğunu anlattı. Hücrenin merkezine moleküler yolculuk projesini. Sağlıklı karaciğer hücresi ile obez ve sağlıksız karaciğer hücresinden küçük bir kesitinin (topluiğne başının 10 binde 1’i) fotoğrafını çekerek 3 boyutlu olarak canlandırmasını yaparak Venedik Bienaline davet edilen ilk bilim ve sanat projesine imza attılar.

M. Hotamışlıgil, “bugünlerde gerçeğin durumu nasıl,” sorusuna (M. Toner), şu cevabı verdi: “Dünya daki en heyecanlı şey gerçek, herkesten önce görmek. Gerçekle tanıştıktan sonra gerçek olmayanla uğraşmak imkansız hale geliyor. Gerçekle savaş yapılmaz. Gerçeğin kıymetini anlayıp onu el üstünde tutmak gerekiyor. Gerçek dışılıkla mücadele etmek gerekiyor. Bu savaşın zaferi yok, kazananı yok, hep devam edecek. İnsan gençliğinde hızlı gitmek istiyor. Hızlı gitmek için yavaş gitmek gerekiyor.” Toner, “kalbini ve beynini ayırma, hayatın gayesi ödül almak değil, insanlığığa yararlı olmaktır” diyerek yüksek bir ideali farklı bir şekilde ifade etti.

Hotamışlıgil, hücre boyutunda form ve fonksiyon ilişkisini ortaya koydu Refik Anadol ile birlikte bu formları sanata çevirdiğini anlattı.

Hotamışlıgil, “daha yapılacak çok iş var. İnsanları heyecanlandırmasasnız onlara iş yaptıramazsınız. Heyecanınızı ortak heyecan alanlarınızı bulmalısınız. Ortak heyecan alanlarını bulmak, o temeli kurmak, farklı ilgi alnalarını nasıl birleştirmek gerekir sorusunun cevabı,” diyerek “nasıl beraber yaşayacağız sorusunun cevabını bulduk, ilke imza atmak, biyoloji, mimari işbirliği muhteşem bir yenilik, diyerek hayallere sınır koymamak gerektiğini yaşayarak nasıl gösterdiğini” anlattı.

Hotamışlıgil, “sanat bana alçak gönüllü olmayı hatırlatıyor. Halbuki bakıp düşündüğün zaman hayat anlam kazanıyor. Biraz artistic perspektif başka bir şey görmeye araç oluyor. Farklı şeyleri birleştirerek farklı şeyler görebilmek gerekir. Beyin de bir adale, vücutla beraber beynin bütün adelelerini çalıştırmak.  Beynin farklı adelelerini çalıştırın (M. Toner). Prusya Prensi; Otomobil icadına karşı çıkmıştı. Araba gelip geçici bir hevesdir. At ise gelecektir diyordu. Ona inansaydık otomobil yapılamazdı (M. Toner). İster biyolojide ister müzikte çeşitlilik kadar zenginleştirici bir şey yok. Homojenleştirmek bir şeyin sonunu getirmektir. Bilimin kendi içinde de çeşitliliği getirmek gerekiyor. Kültürel çeşitlilik, insan çeşitliliği son derece önemli, çeşitlilik zenginliktir,” sözleriyle YGA’lı gençlere altın ve elmas kıymetinde tavsiyelerde bulundular. Gerçekten çok ilham vericiydi.

Prof.  Dr. Ger Graus Obe, “Çocuğa geçmişin bir parçası olarak davranmamalıyız. Kaç öğretmen çocukların ilk okul öğretmenine katkısı için karneden sonra teşekkür ediyor? Okul dışı deneyimleri çocuklara anlatmalıyız. Mesela, diyerek hayatın içinden vereceği örneklerle öğretmen hayata pencere açmalı. Hibrid öğrenmeleri eğitime dahil etmeliyiz. Öğretmenin öğrenmedeki yeni rolü üzerine çalışmalıyız. Öğretmenler proje geliştirme yöneticisi olmalı. Teknoloji, 60 yıl önce dolmakalemin oynadığı aynı rolü oynuyor. Öğrenciyi teknoloji ile dünyanın her yerine götürmek mümkün. Öğrencilere neden okula gidiyorsunuz diye sorduğumuzda, gitmek zorundayım diye cevap veriyorlar. Bu cevabı değiştirmeliyiz. Neyi neden yaptığını bilen öğrenciler yetiştirmeliyiz. Okulu, okulun dışındaki öğrenmeyle bağdaştırmalıyız.”

YGA zirvesinden akıllarda kalan elmas sözler:

  • “Ne mutlu gönlünün muradını bulanlara!” Doğan Cüceloğlu
  • “Benim olsun dünyasından, hepimizin olsun dünyasına geçiş yapıyoruz.”  Serdar Turan
  • “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi” Yunus Emre
  • “Dertlenmediğimiz sürece etkiyi oluşturacak ateşi yakamayız. Dünyayı değiştirecek enerjiyi bulamayız.” Serdar Turan
  • “Fikrinize değil , probleme aşık olmalısınız” Erhan Erkut
  • “Sporda bilim kullanmazsak sporcularımızın performanslarını değerlendiremiyor oluruz, başarının temel anahtarlarından biri bilimi kullanmak.” Göktuğ Ergin
  • “Egosu küçük kalbi büyük gençler olabilmek” Sinan Yaman
  • “Eğer önemli kararlar verirken aklınızın yanında kalbinizi de kullanırsanız doğru yolu bulursunuz.” Mehmet Toner
  • “Sizi gerçekten ayıran ne var ise atın gitsin,nasıl olsa kaybolup gidecek.” Yunus Emre
  • “Dünyadaki en heyecanlı şey gerçek. Bilim insanlarının ve sanatçıların yapmaya çalıştığı şey ise o gerçeği en çıplak haliyle görmek,göstermek.” Gökhan Hotamışlıgil
  • “Bir bilim insanı ile bir sanatçı arasında birçok ortak nokta var. Her ikisi de yaratıcılığın bağımlısı.“ Gökhan Hotamışlıgil
  • “Öğrenciyken yolumu aydınlatacak bir öğretmen olmaması sebebiyle, öğretmen olunca önüme çıkan her öğrencinin yolunu aydınlatmaya özen gösteriyorum.” Baran Tigan
  • “Dünyanın işleyişini anlamak her zaman merak uyandırıcıydı ve bir etki yaratmak istiyordum. Bilim, hayalimi gerçekleştirmeme olanak sağladı.” Sangeeta Bhatia

Lise’den üniversiteye kadar 500.000 genç üyesi olan YGA sivil toplum organizasyonunun başarı sırrını başta eğitimciler ve akademisyenler olmak üzere ebeveynler de araştırmalıdır. Böyle bir sivil toplum hareketine gençler acaba neden ilgi gösteriyor? Çünkü gençler keşfedilmek istiyor, yargılanmak ve ötekileştirilmek istemiyor. Gençler bilimin ışığında gerçeği bulmak istiyor. Umutla geleceğe bakmak, girişimci olmak, atılımcı olmak, merak duygularını keşfetmek ve hayallerini gerçekleştirmek istiyorlar. Bunu yaparken de önlerinde dünya çapında işler başarmış rol modelleri görerek geleceğe dair ümit ve cesaret topluyorlar.

YGA zirvesini organize eden gençleri, kurucusu Sinan Yaman’ı ve değerli katılımcıları tebrik ediyorum.

Özellikle de heyecanlı, ümitli ve enerji dolu gençleri kutluyorum.

YGA zirvesi ülkemizin ve insanlığın geleceği için bana büyük bir cesaret verdi.

Gençler örnek alabileceği rol modeller arıyor…

MEB, İnsan Kaynakları İsrafının Önüne Geçmelidir

Dr. Nadir Çomak

Sermaye, fiziki sermaye ve beşerî sermaye olmak üzere ikiye ayrılır. Fiziki sermaye maddi varlıkları, beşerî sermaye ise beşerî kaynakları ifade eder. Her ikisinin de israf edilmesi doğru değildir. Fakat, fiziki sermaye insan tarafından kazanıldığı için beşerî sermayenin israf edilmesi daha büyük bir kayıptır. Yani insan para kazanır fakat para insanı kazanamaz, yetiştiremez ya da satın alamaz.

Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatı bünyesinde en az 2000 kişinin havuzda bekletildiği biliniyor. Yani, çeşitli kademelerde yöneticilik yapmış personel havuz denilen uygulamaya tabi tutularak hiç çalıştırılmadan maaş ödeniyor. Türkiye genelinde bu sayının 4000 kişi civarında olduğu söyleniyor. 4000 kişinin devlete aylık maliyeti kişi başına 7500TL maaş üzerinden hesap edildiğinde aylık 30.000.000TL ediyor. Yıllık olarak ise 360.000.000TL civarında bir maddi kaynak israf ediliyor. Bu işin maddi tarafı. Bir de insan kaynakları israfı var ki maddi kayıptan daha büyük bir zarar. Yetişmiş ve alanında uzman olan genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı, il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü, şube müdürlüğü yapmış onca yetişmiş insan gücü âtıl vaziyette bekletiliyor. Bu kişiler niçin tekrar daha önceki kadrolarına atanmıyor? Ya da niçin yararlı olabilecekleri başka kadrolarda istihdam edilmiyor?

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer 20. Millî Eğitim Şûrası kapanış konuşmasında şu ifadeleri kulandı; “Bir tane millî eğitim sistemimiz var ve bu eğitim sisteminin çok daha kaliteli olması, sadece Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim değil, hepimizin görevi. Hakikaten eğitim bir mutabakat meselesi ve farklı görüşlerin tartışılabilir ve eğitimde Türkiye’nin çok farklı noktalarından gelen paydaşların bir araya gelebilir olması ülkemizde demokrasinin geleceği açısından da son derece umut verici.[1] Bu ifadelerdeki “mutabakat” kelimesine vurgu yaparak Sayın Özer’den ülkemizin zor zamanlar yaşadığı bu günlerde çok kıymetli eğitimcilerin havuz denilen âtıl kadrolarda pasif bir şekilde bekletilmesinin önüne geçmesini bekliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, devletini ve milletini seven her Türk vatandaşının yükseltmek istediği kıymetli bir varlıktır. Alanında yetişmiş, devletine yıllarca onurla hizmet etmiş ve hiçbir yüz kızartıcı suçu olmayan eğitimciler yeniden aktif kadrolara atanarak birikimlerinden istifade edilmenin önü açılmalıdır.

Ülkenin kalkınması ve toplumsal barışın sağlanması insan israfına son vermekle mümkün olur. Maddi kaynak israfını önlemek için yürütülen kampanyalar son derece önemli ve değerlidir. Fakat en büyük israfı önleme kampanyası nitelikli ve yetişmiş insan gücünün israf edilmesinin önüne geçmektir. Bu da atalet havuzunda bekletilen insanların boğulmasının! önüne geçmekle olur.


[1] https://www.meb.gov.tr/20-mill-egitim-srasinda-128-maddede-tavsiye-karari-alindi/haber/24741/tr


Warning: Undefined array key "sfsi_mastodonIcon_order" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 175

Warning: Undefined array key "sfsi_mastodon_display" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 268

Warning: Undefined array key "sfsi_snapchat_display" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 277

Warning: Undefined array key "sfsi_reddit_display" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 274

Warning: Undefined array key "sfsi_fbmessenger_display" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 271

Warning: Undefined array key "sfsi_tiktok_display" in /home/nadircomak/public_html/wp-content/plugins/ultimate-social-media-icons/libs/controllers/sfsi_frontpopUp.php on line 265
error

Websitemi Beğendiniz mi? Başkalarının da faydalanması için paylaşır mısınız? :)

Email Gönder
Whatsapp